Borçlu, borcunu ödemeyeceği durumda, borcuna ilişkin icra takibi başlamadan önce elindeki malvarlığını icra takibinden kaçırmak için devrederse bu durumda borçlunun mal kaçırması durumu söz konusu olur. Tasarrufun iptali davası, yalnızca ifade edilen hallerde açılabilen bir dava değildir ancak uygulamada genellikle bu durum nedeniyle açılır. Tasarrufun iptali davası, oldukça kapsamlı ve özellikli durumların konu edildiği dava türü olup sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için deneyimli bir avukattan hukuki destek almak son derece faydalı olacaktır.
Tasarrufun İptali Davası Nedir?
Uygulamada borçluların, malları üzerine haciz uygulanmaması adına ya da malların iflas ile paylaşılmasına mani olmak amacıyla borçlu olduğu kişilerden mal kaçırmak suretiyle söz konusu malları şüpheli işlemlerle devrettiği görülmektedir. Söz gelimi; borçlu, üzerine kayıtlı evini eşine, çocuklarına veya tanıdığı bir başkası üzerine devreder. Borçlu tarafından yapılan bu işlem esasında hukuken geçerli bir işlemdir. Fakat borçlunun borcu, kendisine ait diğer mallar ile ödenemediği takdirde, gerekli şartların mevcut olmasıyla alacaklının, borçlu tarafından yapılan işlemleri iptal ettirme hakkı bulunur.
Alacaklıların zarar görmesini engellemek amacıyla görülen iptal davaları ile alacaklının zarar görmesine neden olacak tasarrufların iptal edilmesi sağlanır. İptal davasına konu edilen hukuki işlem geçelidir. Ancak iptal davasının müspet sonuçlanmasıyla birlikte söz konusu malın mülkiyeti değişmeden satışa çıkarılması ve bu sayede alacaklının alacağının ödenmesi sağlanır. Yapılan satış ile alacaklının parası ödendikten sonra para artarsa artan para, iptal işlemine taraf olan üçüncü kişiye verilecektir.
Borçlu tarafından gerçekleştirilen malvarlığı devir işlemlerinin iptal edilmesini konu alan tasarrufun iptali davalarında iptal kararı verilmesi için evvela borçlunun borcunu ödemek için yeterli malvarlığının olmaması gerekir. Aksi takdirde, borçlunun elindeki malvarlığı ile borcun ödenmesi mümkünse, borçlu tarafından gerçekleştirilen tasarrufların iptali söz konusu değildir.
Tasarrufun İptali Davası Şartları
Tasarrufun iptali davası şartları İcra İflas Kanunu’nun 277, 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenleme alanı bulmuştur. Tasarrufun iptali davası şartları söz konusu olduğunda öncelikle borçlunun, kendisine yapılan icra takibine karşın borcunu eda etmemiş olması gerekir. Borçlunun borcunu ödeyememiş olması durumunun, icra takibi aracılığıyla belgelenmiş olması şarttır. Bunun yanı sıra, malın mülkiyetinin rıza ile alıcıya geçtiği hallerde tasarrufun iptali istemi söz konusudur.
Bir diğer ifade ile; satış, bağış ve sair işlemlerin tasarruf olması gerekir ki iptal edilebilsin. Fakat cebri icra ya da mahkeme kararı ile borçludan çıkmış malların tasarrufun iptali davasına konu edilmesi mümkün değildir. Son olarak, borç doğmadan önce yapılan devirlerin iptal edilmek suretiyle haczedilmesi mümkün değildir yani tasarrufun iptali davası için söz konusu tasarrufun, borçtan sonra yapılması şarttır. Tasarrufun iptali talebini konu alan davalar yani iptal nedenleri aşağıda ifade edildiği gibidir.
Karşılıksız Tasarrufların İptali
Haczedilebilir mal olmaması sebebiyle acze düşmeksizin ya da iflasın açılmasından itibaren geçmişe yönelik iki yıllık süre boyunca yapılan karşılıksız kazandırmaların iptal edilebilmesi mümkündür. Karşılıksız kazandırmalardan bağışlama ve diğer ivazsız tasarruflar anlaşılmalıdır. Bu noktada bir istisna mevcuttur. Şayet, karşılıksız kazandırma bir alışılmış hediye ise yani mutad ise iptal edilmesi söz konusu değildir. Burada ifade edilen, bir bedel alınmadan yapılan devirlerdir. Fakat md.278 gereğince, yapılan devirlerin bazıları, bedeli alınarak yapılsa dahi bağışlama statüsünde değerlendirilerek iptale konu edilebilir. Bu durumlar şu şekilde sıralanabilir:
- Eş, alt ve üst soy, üçüncü derece kadar kan hısımları ve kayın hısımları, evlat edinen ve evlatlıklara yapılan devir işlemlerinde ister bir bedel alınsın ister alınmasın yasa hükmü gereği bu işlemler bağışlama statüsünde değerlendirilerek iptale konu edilebilir niteliktedir.
- Devir işlemi yapılırken, devre konu edilen mala belirlenen bedelin, normal şartlarda olması gereken bedelin çok altında olması halinde bu işlem de bağışlama şeklinde kabul edilir ve tasarrufun iptali söz konusu olur.
- Borçlu, kendi lehine ya da bir başka kişi yararına hayat boyu devam etmek koşulu ile irat ya da intifa hakkı tesis ederse veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmak suretiyle malı devrederse bu işlemlerin iptali istenebilmektedir. Zira söz konusu işlemler de bağışlama şeklinde kabul edilir.
Aciz Halinde Yapılan Tasarrufların İptali
İİK md.279’da dört farklı durum düzenlenmiştir. Bu durumlar aslında borçlunun aciz olma halini yani borca batık olduğunu izah eder. Yasada ifade edilen dört durumun mevcudiyeti halinde; haciz işleminden, haciz tutanağının tutulmasından ya da iflasın açılmasından bir sene öncesine aciz halde gerçekleştirilen gerek karşılıklı gerek karşılıksız devirler iptale konu edilebilir. Bu haller aşağıda ifade edildiği gibidir:
- Borçlunun, borca karşılık daha önceden verdiği teminat gösterme taahhüdü mevcut değilse, borcuna karşılık teminat verilen rehinlerin iptale konu edilmesi mümkündür.
- Borçlu, borcuna karşılık gerçekleştirdiği ödemenin alışılandan farklı bir bedel ile gerçekleştirilmesi halinde yine iptal mümkündür.
- Borçlu, vadesi dolmamış borcunu ödemişse, yaptığı ödeme tasarrufun iptaline konu edilir.
- Şahsı hakların gücünü ve etkisini artırmak gayesiyle tapuya yapılan şerhler için de iptal söz konusudur.
Zarar Kastından Ötürü Tasarrufun İptali
Mevcut malvarlığı ile borçlarını eda edemeyen bir borçlu, alacaklılarının zarara uğraması amacıyla yani alacaklılardan mal kaçırma maksadıyla yaptığı tasarrufların iptale konu edilmesi mümkündür. Fakat bu tür bir durumda, yapılan işlemin iptali için, malların devredildiği üçüncü kişinin zarar kastı ile hareket edildiğinden haber olması veya bilecek durumda bulunması gerekir. Aksi takdirde tasarrufun iptali söz konusu değildir. Zarar kastından ötürü tasarrufun iptali isteminde bulunmak isteyen kişi, iptali istenen devrin yapılmasından itibaren beş yıllık yasal süre içinde iptal davası açmalıdır. İcra İflas Kanunu’nun 278. Maddesinde ifade edildiği gibi burada da borçlunun yakın akrabalarının iti niyetli olarak değerlendirilmez. Bu husus şu şekilde ifade izah edilebilir:
Borçlunun alt ve üst soyu, eşi, üçüncü derece kan ve kayın hışmı, evlat edineni ve evlatlığı kötü niyetli kabul edilir. Bir diğer ifade ile, söz konusu kişilerin zarar verme kastı ile hareket edildiğini biliyor kabul edilir. Fakat bu bir karine olup esasında ispat yükü taraf değiştirmiştir. Genel kural gereği iptal davasını açan kişi, üçüncü kişinin iyi niyetli olmadığını ispatlamakla mükelleftir ancak yukarıda ifade edilen kişilere karşı yapılan devirlerde söz konusu kişilerin, zarar kastından haberdar olmadıklarını ispat etmeleri gerekir.
Bir üst paragrafta ifade edilen duruma benzer bir başka karine daha mevcuttur. Borçluya ait ticari işletmenin veya işletmede bulunan malların tamamını ya da oldukça önemli bir bölümünü devralan kişi, borçlunun alacaklılarına zarar kastı ile söz konusu devri yaptığını biliyor kabul edilir. Ancak yukarıdaki durumda olduğu gibi burada da zarar kastından haberdar olmadığını ispat edebilir.
Tasarrufun iptali davası açılarak iptale konu edilebilecek işlemler yukarıda ifade edilen ve İcra İflas Kanunu md.278, 279, 280’de düzenlenen hallerdir. Bu hallerden de anlaşılacağı üzere süreç oldukça detaylı ve kapsamlı bir şekilde tezahür eder. Bu nedenle, tasarrufun iptali davasında hukuki destek almak son derece önemlidir. Gerek yasal sürelerin takip edilerek işlemlerin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekse Yargıtay içtihatlarının takip edilerek mevcut dosyaya müspet katkıda bulunulması için deneyimli bir avukatla birlikte hareket etmek sebepler ve iddiaların ispatında en doğru şekilde hareket edilerek olumlu sonucun elde edilmesinde son derece yararlı olacaktır.
Tasarrufun İptali Davasının Açılamayacağı Haller
Borçlunun acz halde yaptığı tasarruflar İİK md.279’da düzenlenmiştir. İİK md.279/2 hükmü gereğince, borçlu ile işlem yapan üçüncü kişi eğer borçlunun borca batık olduğundan haberdar olmadığını ispat ederse bu durumda tasarrufun iptali davası reddedilir. Buradan da anlaşılacağı üzere ispatla mükellef olan üçüncü kişidir. İİK md.280’de ise borçlunun zarar verme kastıyla hareket etmesi düzenlenmiştir. Borçlu ile işlemi yapan üçüncü kişi, eğer borçlunun zarar kastını bilmiyorsa bu durumda da tasarrufun iptali davası reddedilir.
İcra takibi yapılan borçlunun taşınmazına haciz konulduktan sonra söz konusu taşınmaz bir başkasına devredilirse bu devir mal kaçırma olarak değerlendirilmez. Zira, ilgili taşınmazın mülkiyeti kimin üzerinde olursa olsun taşınmazın üzerinde haciz geçerli olup alacaklı tarafından satış talebinde bulunularak alacağın tahsili mümkündür.
Tasarrufun İptali Davasının Tarafları
Tasarrufun iptali davasının tarafları İİK md.277 ile hükme bağlanmış olup davanın davacıları ifade edilmiştir. Bu hükme göre; geçici aciz veya kesin aciz vesikasına sahip olan tüm alacaklılar tasarrufun iptali davasını açabilir. Bununla birlikte iflas idaresi de bu davayı açma hakkına sahiptir. Öte yandan, İİK md.245 ve 255/3 hükmünde ifade edilen iflasa dair durumlarda alacaklıların da bu davayı açma hakkı mevcuttur.
İİK md.282 düzenlemesi ile tasarrufun iptali davasının kime karşı açılacağı ifade edilmiştir. Düzenlemeye göre iptal davasında davacı; borçlu ve borçlunun devir işlemini yaptığı kişidir. Bununla birlikte, borçlunun ödemede bulunduğu kişiler ile mirasçılarına karşı da iptal davası açılabilir.
Borçlu, mal kaçırmak maksadıyla üçüncü kişiye malı devrederse ve devrettiği üçüncü kişi de malı bir başkasına yani dördüncü kişiye devrederse bu durumda dördüncü kişinin iyi niyetli olup olmamasına bakılır. Böyle bir durumda, dördüncü kişi kötü niyetli ise yani, mal kaçırma işleminden haberdar ise açılacak tasarrufun iptali davasında dava edilecekler; borçlu, malı devralan üçüncü kişi ve üçüncü kişiden devralan dördüncü kişidir. Dördüncü kişi eğer iyi niyetli ise yani mal kaçırma durumundan haberdar değilse davanın dava edileni olamaz ve dördüncü kişinden malın alınması mümkün değildir. Bu tür bir durumda borcun sorumlusu iyi niyetli dördüncü kişi değil kötü niyetli üçüncü kişidir.
Tasarrufun İptali Davası Dilekçesi
Tasarrufun iptali davası dilekçesi son derece dikkatli ve kapsamlı bir şekilde hazırlanmalıdır. Basit yargılama usulüne tabi olarak gerçekleştirilen yargılamada dava dosyasının reddedilmemesi adına, hazırlanan dava dilekçesinde iddia ve müdafaaların hukuki çerçevede kabul edilebilir bir zemine oturtulması ve usuli koşulların mevcut olması gerekir. Dilekçe hazırlanırken davacı ve davalıya ilişkin bilgiler, dava konusu ve değeri ifade edilmelidir. İptale dayanak teşkil eden olay ve deliller açık ve net biçimde yer almalıdır.
Tasarrufun iptali dava dilekçesi hazırlanarak mahkemeye ibraz edilir ve bu dilekçe davalıya tebliğ edilir. Davalı, kendisine verilen iki haftalık yasal süre içinde cevap dilekçesi hazırlayarak mahkemeye ibraz eder. Cevap dilekçesinde, iddiaların delilleri ile desteklenmesi son derece önemlidir.
Tasarrufun İptali Davası Ne Zaman Açılır?
Tasarrufun iptali davasına konu edilebilecek üç farklı durum yukarıda ifade edilmiştir. Bu durumların her birisi için ayrı ayrı dava süresi düzenlenmiştir. Maddeler halinde ifade etmek gerekirse:
- İİK md.278 kapsamındaki karşılıksız devirlerin konu alındığı tasarrufların iptali için iki yıllık dava açma süresi bulunur.
- İİK md.279 hükmünde düzenlenen aciz halindeki tasarrufların iptalinde ise dava açma süresi bir yıldır.
- İİK md.280 gereğince borçlunun zarar verme kastı güderek hareket etmesi halinde ise beş yıllık dava açma süresi bulunur.
Tasarrufun İptali Davası Süresi, Görevli ve Yetkili Mahkemesi
Tasarrufun iptali davası süresi, basit yargılama usulüne tabi olan bir dava olmasına karşın dava sürecinde cereyan eden çeşitli ayrıntılar nedeniyle sürenin uzaması mümkündür. Sürecin kısa zamanda tamamlanmasında, dava dilekçesinde yararlı unsurların mevcut olması önemlidir. Öte yandan, davanın görüldüğü mahkemenin iş yükü, üçüncü kişiler, ispat araçları, iptal edilmesi talep edilen tasarrufa konu teşkil eden eşyanın durumu gibi birçok bağımsız değişken bulunur ve bu değişkenler nedeniyle süreç uzayabilmektedir. İcra İflas Kanunu ile tasarrufun iptali davasında görevli mahkeme düzenlenmiş olup asliye hukuk mahkemesi görevli mahkemedir. Yetkili mahkeme ise davalılardan birine ait yerleşim yeri mahkemesidir.
Tasarrufun İptali Davasında Hukuki Destek
Tasarrufun iptali davasının ele alındığı makaleden de anlaşılacağı üzere bu dava, hukuk tekniği açısından son derece kapsamlı bir dava olup oldukça mühim hakları konu edinir. Süreç içerisinde yapılacak hatalı veya ihmali bir işlem nedeniyle çok ciddi hak ve menfaat kaybı yaşanabilir. Dolayısıyla hukuki sürecin etkin ve süratle işletilmesi, somut olayın değerlendirilmesiyle en doğru hukuki yol haritasının belirlenmesi için deneyimli bir icra avukatı ile birlikte hareket etmek, hukuki destek talep etmek oldukça önemlidir. Antalya icra avukatı konusunda hukuki destek ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.