İdarenin Takdir Yetkisi
İdarenin takdir yetkisi, hukuki sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla idari faaliyetlerin icrasında idareye tanınan hareket serbestisini ifade etmektedir. Kamu hizmetlerinin yoğunluğu, çeşitliliği ve etki alanı dikkate alındığında takdir yetkisinin etkin ve hukuka uygun kullanımı kamu hizmetinin sağlıklı bir şekilde görülmesi açısından büyük önem arz etmektedir. İdarenin takdir yetkisi, mevzuatta işlem ve eylemlerin her türlü detayının gösterilmesinin mümkün olmamasından kaynaklanmaktadır.
İdare, bireyin hayatının her evresinde sürekli etkileşim halinde olduğu kamu gücünü elinde bulunduran ve tek taraflı irade beyanıyla bağlayıcı sistemsel bir bütündür. Dolayısıyla idare, kamu hizmetinin görülmesi maksadıyla muhtelif ve sayıca fazla idari işlem gerçekleştirilmektedir. Gerekli şartların oluştuğu durumlarda idare, bir işlemi yapma, yapmama yahut kanunlarda öngörüldüğü usulde çözüme kavuşturma yetkisine sahiptir.
Takdir Yetkisinin Özellikleri
İdarenin takdir yetkisi mahiyeti bakımından birtakım özellikleri taşımak zorundadır. İlgili özellikleri taşımadığı takdirde tesis edilen işlem hukuki sınırlarını aşmış olup idari dava konusunu oluşturabilir. Bu durumda idari yargı merciinin yapacağı denetim hukuki bir denetim olup bu husus Danıştay kararlarıyla da sabittir.
- Mevzuatta seçim hakkı tanınmamak suretiyle hangi durumlarda ve nasıl icra edileceği öngörülmüş idari faaliyetlerde takdir yetkisi kullanılamaz.
- İdarenin takdir yetkisi mutlak ve sınırsız değildir.
- Nihai amaç kamu yararı olup idare tarafından kullanılan takdir yetkisi nihai amaca hizmet etmek durumundadır.
- İdare öznel ve keyfi amaçla takdir yetkisini kullanamaz.
- Takdir yetkisi gerekçelidir. Gerekçe hukuka uygun, gerçek nedenlere dayalı olmak zorundadır.
Anayasada İdarenin Takdir Yetkisi| Anayasa md.125
İdarenin takdir yetkisi Anayasa madde 125/4 ile güvence altına alınmıştır: “Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.’’
İşbu anayasa maddesine göre idarenin her türlü işlem ve eylemine karşı yargı yolu açıktır; ancak yargı, yalnızca hukuki denetim yapma yetkisini haizdir. İdarenin takdir yetkisi yargı kararı ile ortadan kaldırılamaz. Bu Anayasa maddesiyle idarenin tasarrufunda bulunan hususlarda yargı kararıyla yürütmenin karar alma serbestisinin önüne geçilmesi engellenmiştir.
İdarenin Takdir Yetkisinin Sınırları
İdarenin takdir yetkisi icra edilen idari işlemin yetki, şekil ve amaç unsurları yönünden kullanılamaz. İdari işlemin beş unsuru; yetki, sebep, konu, şekil ve amaç unsurları arasında idarenin takdir yetkisine açık unsurlar sebep ve konu unsurlarıdır. Yetki, tek taraflı irade beyanında bulunabilme ehliyetini ifade eder ve yetkinin kaynağı Anayasadır. Dolayısıyla gerekçesi her ne olursa olsun idare yetki yönünden takdir yetkisini kullanamaz. Yetki unsurunu etkileyen makam ve imza devri hususları hukuki olarak sınırlandırılmıştır.
İdarenin takdir yetkisi, idari işlemin şekil unsuru yönüyle kullanılamaz. Şekil unsuru, idarenin irade açıklamasının maddi anlamda yansımasını ifade etmektedir. İdari işlem yazılı şekle tabiidir. Dolayısıyla irade beyanı yazılı bir şekilde yetkili makam veya kişi tarafından açıklanmalıdır. Sonuç olarak, iradesini yazılı açıklamak zorunda olan idare, takdir yetkisini gerekçe göstererek sözlü yahut farklı bir biçimde irade beyanında bulunamaz. İdarenin takdir yetkisi amaç unsurunun hukuken sakatlayacak şekilde kullanılamaz.
İdari işlemle ulaşılmak istenen sonuca amaç unsuru denilmektedir. İdari işlemlerde asıl amaç kamu yararının sağlanmasıdır. Dolayısıyla kamu yararı dışında bir maksatla bir işlem gerçekleştirmesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Sonuç olarak amaç unsuru açısından hukuka aykırı teşkil edecek herhangi bir boşluk takdir yetkisi ile doldurulamaz.
İdarenin takdir yetkisi sebep unsuru açısından kullanılabilir bir yetkidir. Sebep unsuru, ortaya çıkan fiili veya hukuki durum neticesinde idareyi bir işlem tesis etmeye iten nedenlerin tümünü ifade etmektedir. Takdir yetkisi bu noktada vuku bulur; ancak Danıştay’a göre sebep gerçek ve hukuka uygun olmalıdır. Tesis edilen idari işlemin sebeplerinin gerçek ve hukuka uygun olma şartları takdir yetkisi gerekçesiyle aşılamaz.
Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında da karşılaşılacağı üzere sebep unsurunun tanımı gereği ortaya çıkan fiili ya da hukuki durum neticesinde tesis edilen idari işlem takdir yetkisi altında keyfilik ve mutlaklık barındıramaz. Yargı sistemi Anayasaya göre yerindelik denetimi yapamamaktadır; ancak idari işlemin dayandığı nedenler içtihatlar çerçevesinde gerekçelendirilmemiş işlemler hukuka aykırılık teşkil eder ve hukuki denetim kapsamındadır. İdarenin takdir yetkisi, tesis edilen işlemin konu unsuru ile ilgili olabilir.
İdare seçme hakkına sahip olup konuya ilişkin yapma, yapmama yahut kanunla öngörülen farklı bir yolu seçmekte hukuken özgürdür. Esasen bu yetki yerindelik ile ilgili bir yetkidir; yargı sisteminin yerindelik denetimi yapamıyor olması açıkça hukuki sınırların aşılması durumunda da denetimin yapılamayacağı anlamına gelmemektedir. Doktrinde tartışma, somut olayda takdir yetkisinin vuku bulmasının maddi olarak ispatının zorluğu ve bu yetki üzerinde yapılan denetimin aslında yerindelik denetimi yerine geçtiği üzerinden ilerlemektedir.
Sonuç olarak Danıştay içtihatlarıyla sabit olmak üzere takdir yetkisinin sınırları belirlidir. Dolayısıyla kamu yararı amacıyla mutlak ve sınırsız olmamak üzere takdir yetkisi kullanılabilir. Çeşitli alanlarda idarenin takdir yetkisinin hukuka uygunluk dışında sınırlandırılarak özel usul ve esaslara bağlanması ancak kanun koyucu yoluyla mümkündür.