İrtikap suçu, kamu görevlisinin görevini hakkaniyetli olarak ve kurallara riayet ederek yürütmesiyle ilgilidir. Kamu görevlisine verilen nüfuz, kamu yararı amacıyla ve kanunen çizilen çerçevede kullanılmalıdır. Aksi halde irtikap suçu, görevi kötüye kullanma suçu, zimmet suçu, rüşvet suçu gibi çeşitli suçlar işlenmiş olacaktır. İrtikap suçu işlenişi bakımından kanunda üç farklı biçimde düzenlenmiştir. Bunlar icbar, ikna ve hatadan yararlanmak suretiyle irtikaptır.
İrtikap Suçunun Tck’daki Şartları Ve Sonuçları Nedir ?
5237 Sayılı Türk Ceza Kanun’un 250. Maddesinde düzenlenen irtikap suçu şu şekildedir:
Madde 250/1 Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.
Madde 250/2 Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Madde 250/3 İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Madde 250/4 (Ek: 2/7/2012-6352/86 md.) İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.
İrtikap Suçu Nasıl Oluşur?
İrtikap suçunun oluşması için kamu görevlisinin sağladığı yararı kendisine sağlaması şart değildir. Kamu görevlisi tarafından bir başkasına yarar sağlanması suretiyle de irtikap suçu işlenebilir. Söz konusu yararın, kamu görevlisinin kendisine veya bir başkasına sağlanmış olması suçun oluşması için zorunlu değildir. Bu yönde vaatte bulunulması da yeterlidir.
İrtikap suçunun oluşması için gerekli olan yarar unsuru fail tarafından farklı şekillerde gerçekleştirilebilir. Maddenin ilk fıkrasında icbar suretiyle irtikap tanımlanmıştır. Kamu görevlisinin, bir başkasını kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya bu yönde vaatte bulunmaya icbar etmesiyle ilk fıkradaki hal oluşur.
İrtikap suçu, ilgili maddenin ikinci fıkrasında ikna suretiyle irtikap suçu olarak tanımlanmıştır. Bu fıkradaki halin oluşabilmesi için kamu görevlisinin hileli davranışlarla kişiyi kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya bu yolda vaatte bulunmaya ikna etmesi gerekir.
İrtikap Suçunda Korunan Hukuki Yarar
Kamu hizmetlerinin hukuk düzeni ve ilkeleri içinde yürütülmesi ve toplumun idareye olan güveninin sağlanması gerekmektedir. Bunun sağlanması için de kamu görevlerini yürütmekle yükümlü olan kamu görevlilerinin görevini kurallara bağlı ve dürüstçe yapması gerekmektedir. İlgili suçla öngörülen yaptırımlar, bahsedilen güvenilirliğin ve hukuk düzeninin korunmasını amaçlamaktadır.
İrtikap Suçunda Fail
Kamu görevlisi olmayanlar bu suçu işleyemezler. Çeşitli kanunlarda kamu görevlisi tanımı yer almaktaysa da, en kapsamlı tanım TCK’da yer alır. Kamu görevlisinin tanımı TCK Kapsamında oldukça geniş tutulmuştur. (TCK m.6/c). İrtikap suçunun faili ancak kamu görevlisi olabilir. Bu nedenle özgü suç kapsamındadır. 5. Ceza dairesene ait 15.03.2004, 587/1894 künyeli kararda:
“İrtikap suçu; memurun memuriyet görevini veya sıfatını kötüye kullanarak bir kimseyi kendisine veya başkasına haksız olarak para vermeye sair menfaatler temin veya vaadine icbar veya ikna etmesiyle oluşur. Bu suçun en önemli özelliği bir görev suçu olması nedeniyle memurun görev ve yetki alanına giren bir işlemi yaparken veya o işlemi yapabilecek durumda iken çıkar sağlanmasıdır. Bu nedenle öncelikle sanığın görev ve yetki durumunun bağlı olduğu kurumdan sorulması ve sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği halde eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırıdır” denmektedir.
Fail kamu görevlisi olmalıdır fakat kimi özel kanunlarda cezalandırma yönünden kamu görevlisi gibi değerlendirilecek kişiler yer almaktadır. Bu kişilerin irtikap suçunun faili olup olamayacakları hususu ise tartışmalıdır.
İrtikap Suçunda Mağdur
Kamu idaresi suçtan zarar gören konumundadır. Çünkü irtikap suçuyla kamu idaresinin işleyiş ve düzeni korunmaktadır. İrtikap suçunun mağduru ise kendisinden icbar, ikna veya hile ile yarar elde edilen veya elde edilecek olan kişidir.
İrtikap Ve Rüşvet Suçu Arasındaki Fark Nedir?
Her şeyden önce rüşvet suçu karşılıklı rızaya dayanır. İrtikap suçunda mağdurun rızası çeşitli tazyiklerle fesada uğratılmıştır. Mağdurun iradesi, ikna, hile, icbar gibi yollarla sakatlanmıştır. Bu nedenle irtikapta yalnızca kamu görevlisi cezalandırılırken, rüşvette her iki taraf da cezalandırılmaktadır. Failleri bakımından ise rüşvet suçunu herkes işleyebiliyorken irtikap suçu yalnızca kamu görevlisi tarafından işlenebilir. Rüşvet suçu yalnızca görevin ifasıyla ilgili bir durumda işlenebilir. İrtikap suçunda görevin ifasıyla ilgili bir durum olması gerekmez. En mühim farkı ise kişilerin bir birine karşı konumu oluşturmaktadır. İrtikap suçunda, kamu görevlisi sahip olduğu nüfuz nedeniyle bireyden üstün konumdadır.
İrtikap Suçuna İlişkin Yargıtay Kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2014/5-803
* İKNA SURETİYLE İRTİKAP SUÇU ( Sanığın Görevi Sebebiyle Kendisine Duyulan Güveni Kötüye Kullanmak Suretiyle Gerçekleştirdiği Hileli Davranışlarla Kendisine ve Diğer Sanığa Yarar Sağlamak Suretiyle İrtikap Suçunu İşlediği – Bilgisi ve Talimatı Doğrultunda Gerçekleştirilen Eylemler Sebebiyle Sanığın Diğer Sanığın Eylemlerinden 5237 S.K. Md. 38 Kapsamında Azmettiren Olarak Sorumlu Tutulması Gerektiği )
* AZMETTİRME ( İkna Suretiyle İrtikap Suçu – Başkasını Suç İşlemeye Azmettiren Kişinin İşlenen Suçun Cezası İle Cezalandırılacağı – Sanığın Bilgisi ve Talimatı Doğrultusunda Gerçekleştirilen Eylemler Sebebiyle Diğer Sanığın Eylemlerinden 5237 S.K. Md. 38 Kapsamında Azmettiren Olarak Sorumlu Tutulacağı )
* SUÇA İŞTİRAK ( Sanığın Görevi Sebebiyle Kendisine Duyulan Güveni Kötüye Kullanmak Suretiyle Gerçekleştirdiği Hileli Davranışlarla Kendisine ve Diğer Sanığa Yarar Sağlamak Suretiyle İrtikap Suçunu İşlediği/Bilgisi ve Talimatı Doğrultunda Gerçekleştirilen Bu Eylemler Sebebiyle de Sanığın Diğer Sanığın Eylemlerinden TCK’nın 38. Maddesi Kapsamında Azmettiren Olarak Sorumlu Tutulması Gerektiği – İkna Suretiyle İrtikap Suçu/Azmettirme )
* GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMAK ( Görevinin Sağladığı Güveni Kötüye Kullanmak Suretiyle Gerçekleştirdiği Hileli Davranışlarla Kendisine veya Başkasına Yarar Sağlanmasına veya Bu Yolda Vaatte Bulunulmasına Bir Kimseyi İkna Eden Kamu Görevlisinin Üç Yıldan Beş Yıla Kadar Hapis Cezası İle Cezalandırılacağı – İkna Suretiyle İrtikap Suçu )
5237/m.38,250
ÖZET : Dava, ikna suretiyle irtikap suçuna ilişkindir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin irtikap suçunu mu, yoksa görevi kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğunun, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde ise dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
Hâkim olarak görev yapan sanığın, sicil amiri olduğu diğer sanığın gerçekleştirdiği eylemlerden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı cihetle sanığın, görevi sebebiyle kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla kendisine ve diğer sanığa yarar sağlamak suretiyle irtikap suçunu işlediği, bilgisi ve talimatı doğrultunda gerçekleştirilen bu eylemler sebebiyle de sanığın, diğer sanığın eylemlerinden TCK’nun 38. maddesi kapsamında azmettiren olarak sorumlu tutulması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanıkların eylemlerinin ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğuna dair Özel Daire onama kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
DAVA : Sanıklar hakkında ikna suretiyle irtikap suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanıkların 765 Sayılı TCK’nun 240/1, 80, 59/2, 40 ve 647 Sayılı Kanun’un 6. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis ve 333 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna, ertelemeye ve mahsuba dair Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.01.2009 tarihli ve 142-3 Sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı, … vekili ve sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 07.10.2010 tarih ve 2590-7350 sayı ile;
“CMK.nun 260/1. maddesine göre kamu davasından haberdar edilmemiş yada haberdar olmamış bulunup da katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan hazinenin kanun yollarına başvurma hakkının bulunduğu ve hükümlerin 09.11.2009 havale tarihli dilekçeyle hazine vekili tarafından temyiz edildiği nazara alınarak yapılan incelemede;
Sanıklar hakkında irtikap suçundan da kamu davası açıldığı, 3628 Sayılı Kanun’un 14 ve 18. maddelerine göre hazinenin bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK.nun 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü’nün duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
KARAR : Sanıklar … ve … hakkında ikna suretiyle irtikap suçundan açılan kamu davasının CMK’nun 223/7. maddesi uyarınca reddine, adı geçen sanıkların …’a yönelik aynı suçtan beraatlerine, sanık … hakkında görevi kötüye kullanma suçundan karar verilmesine yer olmadığına ve sanık …’ın irtikap suçundan beraatine dair hükümlerin Özel Dairece zamanaşımı sebebiyle düşmesine karar verilmiş, sanıklar … ve … hakkında görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal suçlarından açılan kamu davalarının zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırılmalarına dair hükümlerin ise Özel Dairece düzeltilerek onanmasına karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar … ve … hakkında ikna suretiyle irtikap suçundan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin irtikap suçunu mu, yoksa görevi kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğunun, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde ise dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir. İkna suretiyle irtikap suçuna dair madde gerekçesinde de “…İkna suretiyle irtikâp suçunun oluşabilmesi için; kamu görevlisinin, hileli davranışlarla bir kimseyi kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya bu yolda vaatte bulunmaya ikna etmesi gerekir. İkna suretiyle irtikâp suçunu oluşturan hileli davranışların da kişinin yerine getirdiği kamu görevinin sağladığı güven kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi gerekir. İkna suretiyle irtikâp suçunu oluşturan hilenin icraî veya ihmali davranışla gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu bakımdan, hatadan yararlanmak suretiyle irtikap, ikna suretiyle irtikap suçunun sadece bir işleniş şeklinden ibarettir. Maddenin üçüncü fıkrasına göre, bu durumda ikna suretiyle irtikap suçunun cezasında indirim yapılması gerekmektedir.” açıklamalarına yer verilmiştir.
İknanın varlığının kabulü için, mağdurun iradesinin etki altına alınmış olması gerekir. Bu itibarla sadece tavsiye, ikna sayılmaz. Mağdur, sözle veya yazıyla ya da her iki vasıtanın birlikte kullanılması suretiyle ikna edilebilir. (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 16. Bası, Ankara 2017, s. 765 vd.)
Hileli davranışlarla ikna edilme ile anlatılmak istenen, mağdurun aslında sağlaması gerekmeyen bir yararın sağlanması gerektiğine inandırılmasıdır. Fail, mağduru ikna için çıkarın görev ve işlem gereği verilmesini ileri sürmekte, mağdur ise kamu görevlisinin istediği çıkarın kanun ve görev gereği verilmesi gerektiğine hileli davranışlarla inandırılmaktadır. Bu bakımdan, kamu görevlisi tarafından yapılan iş aslında kanuna uygundur, ancak bu iş için sağlanması gerekmeyen bir çıkar temin edilmektedir. (Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-R. Murat Önok, Teori ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, 9. Bası, Ankara 2013, s. 867 vd.)
Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere ikna suretiyle irtikap icrai davranışla işlenebilen bir suçtur. Fiilin ihmali davranışla gerçekleştirilmesi ise hatadan yararlanma suretiyle irtikap suçunu oluşturacaktır. İkna suretiyle irtikap suçunda yarar, failin aldatıcı nitelikteki davranışları sonucu elde edilmektedir. Bu anlamda mağdur, yararı sağlamak zorunda olmadığını bilmekle birlikte failin manevi baskısı sonucu bu yararı sağlamak zorunda kalmakta ise icbar suretiyle irtikap, buna karşılık sağladığı yararın haksız olduğunu bilmemekte ise ikna suretiyle irtikaptan söz edilir. Örneğin, mahkeme kalemine ilâm sureti almak için gelen vatandaşa gerçeğe aykırı olarak “Önce 150 TL ilâm harcı vermeniz gerekiyor” diyen kalem müdürünün eylemi, ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturmaktadır. (Tezcan-Erdem-Önok, s. 868) İkna suretiyle irtikap suçu, failin yaptığı hileli davranışlarla mağduru hataya sevk edip haksız yarar temin etmesi yönüyle dolandırıcılık suçuna benzemektedir. Ancak failin kamu görevlisi olması ve fiili görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi bu suçu dolandırıcılıktan ayırmaktadır.(Artuk-Gökcen, s. 744)
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için, “görevi kötüye kullanma suçu”, “kadastro davalarında yargılama giderleri”, “kadastro harcı ve tahakkuku” ile suç tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin Yazı İşleri Yönetmeliğinin “davanın açılma tarihi”, “temyiz tarihinin tespiti” ile “harç ve masraflar için avans olarak para yatırabileceği”ne dair hükümlerine değinilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 765 Sayılı TCK’nun 240. maddesinde düzenlenen “Görevi kötüye kullanma” suçu, ceza uygulamasında memur sayılan kimsenin, kanunda yazılı hallerden başka her ne şekilde olursa olsun, görevini kanunun gösterdiği usul ve esaslardan başka bir surette ifa etmesi veya kanunun koyduğu usul ve şekle uymadan yapması ile oluşur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK’nun 257. maddesinde düzenlenen “Görevi kötüye kullanma” suçu ise; 765 Sayılı Kanun’un 240. maddesinde düzenlenmiş olan “Görevde yetkiyi kötüye kullanma”, 230. maddesindeki “Görevi ihmal” ve 228. maddesinde yer alan “Görevde keyfi davranış” suçlarının karşılığını oluşturmaktadır.
5237 Sayılı TCK’nun görevi kötüye kullanma başlıklı 257. maddesinin birinci fıkrası; “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde iken, maddede 19.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 Sayılı Kanunla değişiklik yapılarak “kazanç” ibaresi “menfaat”, “bir yıldan üç yıla kadar” olan yaptırımı da “altı aydan iki yıla kadar” biçiminde değiştirilmiştir.
- maddenin birinci fıkrasında düzenlenen “Görevi kötüye kullanma” suçu; kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu davranışı sebebiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına sebebiyet verilmesi ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması ile oluşur. Bu suçun oluşabilmesi için norma aykırı davranış yeterli olmamakta, norma aykırı hareketin yanında, bu davranış sebebiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması da gerekmektedir.
Görüldüğü gibi 765 Sayılı TCK’nun 240. maddesindeki görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu, memur sayılan kişinin kasten görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ile oluşurken; 5237 Sayılı Kanun’un 257. maddesinde düzenlenmiş olan görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin kasten görevinin gereklerine aykırı davranmasının yanında, bu davranış sebebiyle kişilerin mağduriyetinin, kamunun zararının ya da kişilere sağlanmış haksız bir menfaatin bulunması gerekmektedir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE, Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.05.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.