Muris muvazaası, mirastan mal kaçırma uygulamada sıkça rastlanan ve muhatap olunan kişilerce hukuk süreci merak edilen konulardandır. Bu hususu etraflıca kavrayabilmek adına sıkça kullanılan bazı kavramların bilinmesi yerinde olacaktır. Bu kavramlardan ilki muris olup, ölümü ile beraber mirası gerçek kişilere intikal eden kişidir. Muvazaa ise irade ile irade beyanı arasında bile isteye ve karşılıklı olarak yaratılan uyuşmazlıktır. Bir diğer ifade ile “danışıklılık” manasını ihtiva eder. Muvazaada taraflar, gerçek iradeleri ile irade beyanları arasındaki farklılığı bilerek meydana getirir.
Muvazaa halinde tarafların iradeleri ve beyanlarındaki farkın nedeni; tarafların gerçekte yapmayı istemedikleri bir işlemi dış dünyaya yapmış gibi göstermelerinden dolayıdır. Amaç üçüncü kişileri aldatmak olup mutlak ve nispi olmak üzere iki başlıkta incelenir.
- Mutlak Muvazaa: Tarafların gerçekte yapmayı istemedikleri bir işlem bulunur. Ancak bu işlem üçüncü kişileri sanki yapılıyormuş gibi gösterilir. Mutlak muvazaanın varlığından bahsedebilmek için üç unsurun mevcut olması gerekir. Bu üç unsur; muvazaalı işlem, aldatma amacı ve muvazaa anlaşmasıdır.
- Nispi Muvazaa: Taraflar gerçekte başka bir işlem yapmak ister ancak 3. Kişilere farklı bir işlem yapıyormuş gibi görünürler. Nispi muvazaanın varlığından bahsedebilmek için; muvazaa anlaşması, muvazaalı işlem ve aldatma amacı ile birlikte gizli işlem de bulunmalıdır.
Sözleşmelerin muhteviyatının ve türünün tespit edilmesinde ve sözleşmelerin yorumlanmasında esas alınan tarafların gerçek ve ortak iradeleridir. Yani tarafların gerçek maksatlarını gizlemek adına veya yanlışlıkla kullandıkları ifadeler dikkate alınmaz. Öğretide ve uygulamada muris muvazaası şeklinde ifade edilen muvazaanın niteliği nispi muvazaadır.
Nispi muvazaanın varlığında miras bırakan, tapulu taşınmazını gerçekten bir sözleşme yapmak suretiyle devretmek amacındadır. Fakat, bu devir; mirasçısını miras hakkından mahrum etmek için esas maksadın gizlenerek yapılması şeklinde tezahür eder. Esasında bağışlamayı arzu ettiği tapulu taşınmazını, dış dünyaya karşı tapuda yaptığı resmi sözleşme ile satış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesi şeklinde gösterir.
Uygulamada muris muvazaası ile sıkça karşılaşılır. Somut örneklerde de görüleceği üzere taraflar görünürde bir satış sözleşmeleri yapar fakat gizli işlem olarak bağışlama durumu söz konusudur. Bir diğer şekli ise görünürdeki işlem bağışlama iradesi şeklindeyken esasında satış sözleşmesi mevcuttur. Bu yollara başvurulmasının sebebi ön alım hakkının kullanılmasına mani olmak veya düşük harç ödemektir. Ancak bu işlemler hilelidir ve Yargıtay içtihatları gereği kesin hükümsüzdür. Şayet gizlenen işlem yasada aranan şekil şartına uygunsa geçerlidir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi, bir sözleşmenin hukuki açıdan kurulabilmesi adına tarafların ortak iradelerinin esas alınması gerektiğini ifade eder. Fakat nispi muvazaalı işlemde gerçek irade mevcut olmadığı için muvazaalı işlem kesin olarak hükümsüzdür. Tarafların gerçek iradelerine uygun olan gizli işlem ise kanunen aranan şekil şartına uygunsa geçerlidir.
Muris Muvazaası Davasının Konusu
Muris muvazaası davasının konusu noktasında uygulamada sıkça görülen aşağıdaki örnekler verilebilir:
- Anne ya da babanın, çocuklarından birisine ev, arsa ve sair taşınmazını devretmesi,
- Annenin veya babanın, taşınmazını bir önceki veyahut sonraki evliliğinden olan çocuklarına devretmesi ya da satması,
- Babanın, kız evlatlarından mal kaçırarak erkek evlatlarına mallarına devretmesi,
gibi işlemler muris muvazaası davasına konu teşkil eder. Kimi durumlarda ise babanın, kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla mallarını devretmek yerine erkek evlatlarına para vermek suretiyle taşınmaz almasını sağladığı görülür. Bu gibi durumlarda muvazaa nedeniyle tapu iptal davası açılması mümkün değildir. Zira baba malları devretmemiştir. Bu nedenle iptal edilmesi gereken tapu yoktur. Fakat söz konusu durumda kız evlatlar, erkek kardeşine karşı saklı pay haklarının zarar görmesi nedeniyle tenkis davası açabilir
Muris Muvazaası Davasında İspat
Muris muvazaası davasında mevcut uyuşmazlığın adil ve sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi adına davalıya yapılan temlikin hakiki yönünün, bir diğer ifade ile miras bırakanın esas irade ve maksadının duraksamaya mahal vermeyecek şekilde açığa çıkarılmasına bağlıdır. Ancak gizlenen hakiki irade ve maksadın tespit edilerek aşikar hale getirilmesi çoğu zaman güç olması ve bu anlamda kullanılan delillerin kafi gelmemesi olması, kişileri, emsal davalar ile deneyim kazanmış bir avukattan hukuki destek almaya mecbur bırakmaktadır. Bu sayede hukuki süreç olması gerektiği gibi işletilerek adilane bir yargılamanın gerçekleşmesi ve saikle kişilerin hak ve menfaati korunarak hakikatin tecelli etmesi sağlanabilir.
İspatın oldukça güç olduğu dava türlerinden birisi olan muris muvazaası davasında Yargıtay’ca kabul edilen bazı emareler, somut olayda muvazaa bulunduğuna işaret eder. Bu emareler şu şekilde ifade edilebilir:
- İşlemin, ölümden kısa bir süre önce yapılmış olması,
- Yaşlıların, hastaların ve bakıma muhtaçların, yanlarında bulunan kişilerin baskılarına karşı gelememesi,
- Toplumca erkek çocukların kız çocuklara kıyasla daha üstün tutulması,
- Birden fazla evlilik, yani ikinci ya da son eş durumu,
- Zayıf görülen mirasçının desteklenmesi,
Gibi sebeplerle muvazaalı işleme başvurulmaktadır. Bunun yanı sıra muvazaanın olup olmadığını tespit ederken bakılan kriterler ise şu şekilde ifade edilebilir:
- Toplum eğilimleri,
- Ülke ve bölgenin gelenek ve görenekleri,
- Olayların doğal seyri,
- Miras bırakanın bu tür bir sözleşme yapmasında makul ve haklı sayılabilecek bir sebebin varlığı,
- Miras bırakanın satma gereksinimi duyup duymadığı, ödeme gücünün varlığı,
- Satış bedeli ve sözleşmenin yapıldığı tarihteki gerçek değer arasındaki fark miktarı,
- Miras bırakanın taraflar ile arasındaki kişisel ilişkinin niteliği,
Gibi kriterlerden yararlanılır.
Muris Muvazaası Davasının Reddine Neden Olan Haller
Muris muvazaasının bazı istisnaları bulunur. Yargıtay’ca belirlenen bazı hallerde muvazaa bulunmadığı kabul edilir. Bu haller şu şekilde sıralanabilir:
- Elden bağış yapılması,
- Denkleştirmeye tabi bağış yapılması,
- Evlilik sözleşmesi ile yapılan işlemler,
- Kadastro tespiti esnasında murisin irade beyanında bulunması,
- Murisin evlat edinmesine karşın mirasçılar tarafından muvazaa iddiası,
- Murisin borçlandırıcı işlem yapması,
Durumu muris muvazaasına istisna teşkil eder.
Muris Muvazaası Davası Ne Zaman Açılır?
Muris muvazaası nedeniyle açılacak dava, miras bırakanın ölümü ile birlikte açılabilir. Hakkı zarar gören mirasçıların muvazaa nedeniyle Tapu Sicilinin Düzeltilmesi davasını açma hakkı mevcuttur. Mirasçıların saklı pay sahibi olması ya da olmaması, davanın açılmasına engel değildir. Söz konusu davada davacı; miras bırakanın halefi olduğu için dava açmaz. Miras hakkının çiğnenmesi suretiyle zarar gördüğü için dava açar. Davada dava edilen taraf ise muvazaa ile temlik edilen taşınmazı devralandır.
Muris muvazaası iddiasıyla açılacak davaların tabi olduğu zamanaşımı ya da hak düşürücü süre bulunmaz. Zira bu davalar, terekeye karşı yapılan haksız fiili konu edinir. Zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin bir istisnası bulunur. Miras bırakan kadastro tespitinden önce yaşamını yitirirse mirasçılar, kadastro tespitinin kesinleşmesi itibariyle 10 yıllık hak düşürücü süre içinde bu davayı açmalıdır. Aksi takdirde davanın reddedileceği bilinmelidir.
Muris Muvazaası Davasında Görevli Ve Yetkili Mahkeme
Muris muvazaası iddiasıyla açılacak davada görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Davaya konu teşkil eden taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi ise yetkili mahkemedir. Şayet davaya konu edilen birden çok taşınmaz bulunuyorsa taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir. Şayet dava tenkis ile beraber açılmışsa bu durumda yine taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkili mahkemedir.
Muris Muvazaası ve Ecrimisil
Muris muvazaası iddialı dava ile birlikte ecrimisil de talep edilebilir. Bu husus iki başlıkta incelenir. Dava edilen eğer iyiniyetli ise; tapu sicilinin düzeltilmesi davasının ecrimisil kesinleşmesi tarihinden itibaren, dava tarihine kadar ecrimisil talep edilir. Şayet davalı kötüniyetli ise bu durumda murisin vefatından itibareb ecrimisilin istendiği dava tarihine kadar ecrimisil istenebilir. Ecrimisil isteği, talep edilen davanın tarihinden geçmişe doğru 5 senelik zamanaşımına tabidir.
Muris Muvazaası Tenkis
Muvazaa nedeniyle açılan davada tenkis talebi ileri sürülebilir ve terditli dava açılması mümkündür. Tenkis, azaltma ve eksiltme manasını taşır. Tenkis davası ise miras bırakanın, tasarrufu hürriyetini aşması ve saklı pay sahibi mirasçıların miras hakkına tecavüz etmesi nedeniyle açılan ve miras bırakanın tasarrufunun yasal sınırlara çekilmesi talebini ihtiva eden davadır.
Miras bırakanın yaşamını yitirmesi halinde açılabilen tenkis davası, muris yaşıyorken açılamaz. Tenkis davasında tapu iptali talep edilmez, fazla alınan paranın iadesi talebi söz konusudur. Sadece saklı pay sahiplerince açılabilen bu dava başkaları tarafından açılamaz.
Türk Medeni Kanunu 565. Maddesinde tenkise tabi kazandırmaları düzenlemiştir. Tenkise tabi kazandırmalar şu şekilde sıralanabilir:
- Mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras bırakan tarafından yapılan, miras payına mahsuben sağlar arası kazandırmalar, geri alınmamak üzere altsoya malvarlığı devri ya da borçtan kurtarma suretiyle yapılan kazandırmalar,
- Miras haklarının ölüm öncesi tasfiye edilmesi amacıyla yapılan kazandırmalar,
- Miras bırakan tarafından serbestçe döne hakkı saklı tutularak yapılan bağışlamalar ve vefat öncesi bir sen içinde adet üzerinde verilen hediyeler haricindeki bağışlamalar,
- Saklı pay kurallarını etkisiz hale getirmek amacıyla miras bırakanın açık kazandırmalar.
Saklı pay mirasçılarının söz konusu paylarının zarar gördüğünü öğrendiği andan itibaren 1 yıl ve herhalde miras bırakanın yaşamını yitirdiği tarihten itibaren 10 yıl içinde tenkis davasını açmalıdır.
Tenkis davasında murise ilişkin mal varlıklarının tamamı belirlenir ve bunun üzerinde hesap yapılır. Bu itibarla davanın herhangi bir aşamasında murise ilişkin taşınmazlar dahil edilebilir. Davada mahkeme re’sen delil toplar.
Tenkise Tabi Olmayan Durumlar
Yargıtay’a göre aşağıdaki hallerin varlığında tenkis davası açılması mümkün değildir:
- Miras bırakan ekonomik sıkıntıları sebebiyle malı değerinin daha altına satarsa,
- Miras bırakan bir kişi olan minnet borcunu ödemek veya o kişiyi iyi bir işe özendirmek için satış yaparsa,
- Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde talep edilmesi mümkün olmayacak kadar külfet bulunduğu takdirde eşler arasındaki ölünceye kadar sözleşmesinde bakım son derece külfetli ve zor ise
Söz konusu durumlarda yapılan sözleşmeler tenkise konu edilmez. Muris muvazaası konusu beraberinde birden çok davayı da getirir. Her bir davada yapılması gereken usuli işlemlerin takip edilmesi ve dava sürecinde yapılması lazım gelen işlemlerin yapılması oldukça güçtür. Zira sürece hakim olmayan birçok kişi hatalı veya ihmali işlemi nedeniyle hak ve menfaat kaybı yaşamaktadır. Bu nedenle muris muvazaası konusu yetkin ve deneyimli bir avukat ile birlikte takip edilmesi gereken oldukça kapsamlı bir konudur.