Takipsizlik kararı, bir ceza soruşturması sonucunda kamu davası açılmamasını ifade eden resmi bir karardır. Hukuki literatürde “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (KYOK)” olarak da bilinir ve Latince “nolle prosequi” (kovuşturmama beyanı) terimiyle anılır.
Bu karar, Cumhuriyet savcısının soruşturma evresinde elde edilen deliller ışığında, suç isnadının mahkemede yargılamaya değer yeterlilikte olmadığını tespit ettiğinde verdiği davanın kapanması yönündeki karardır.
Başka bir deyişle, iddia konusu fiil hakkında yeterli kanıt bulunmadığında veya yasal kovuşturma imkânı olmadığında mahkeme aşamasına geçilmeden dosya takipsizlik kararı ile sonuçlandırılır. Bu karar sayesinde suç isnadıyla ilgili hukuki süreç sonlandırılır, dolayısıyla şüpheli hakkında kamu davası açılmaz ve yargılama yapılmaz.
❖ Özet: Takipsizlik kararı (KYOK), Cumhuriyet savcısının yeterli delil bulamadığında veya kanunen dava açmanın mümkün olmadığı durumlarda verdiği, soruşturmayı sonlandıran karardır. Bu karar ile birlikte şüpheli hakkında mahkemede kamu davası açılmaz; dosya kapanır ve kişi hakkında ceza yargılaması yapılmaz.
Takipsizlik Kararının Anlamı ve Önemi
Takipsizlik kararı, ceza adalet sisteminde hem toplum hem de şüpheli açısından önemli sonuçlar doğurur. Savcı, soruşturma evresinin sonunda delilleri değerlendirir; eğer suçun işlendiğine dair makul şüpheyi destekleyecek yeterli delil yoksa veya yasal olarak kovuşturma imkânı bulunmuyorsa, iddianame düzenlemek yerine takipsizlik kararı verir.
Bu, adaletin gereksiz yere mahkeme sürecine taşınmasını engeller ve masumiyet karinesini korur. Takipsizlik kararı bir beraat kararı değildir (zira beraat, açılan davada mahkemenin verdiği hükümdür), ancak şüpheli açısından benzer şekilde cezai sorumluluğun ortadan kalktığını gösterir.
Bu kararla şüpheli, ilgili suç isnadı bakımından hukuki olarak aklanmış sayılır; hakkında resmi bir mahkûmiyet olmadığı gibi adli siciline de bir kayıt işlenmez.
Takipsizlik kararının önemi, özellikle yargı kaynaklarının verimli kullanılması ve şüpheli haklarının korunması noktalarında ortaya çıkar. Savcı, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.172’ye dayanarak bu kararı vermektedir.
Kanun, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir” demektedir. Böylece, suça ilişkin yeterli delil yoksa veya hukuken davanın açılması mümkün değilse, şüpheliyi yargılamanın gereksiz olduğu kanunen güvence altına alınmıştır.
Takipsizlik Kararı Hangi Durumlarda Verilir?
Cumhuriyet savcısı, soruşturma sonunda aşağıdaki durumlarla karşılaşırsa takipsizlik (KYOK) kararı verebilir. Bu durumlar, hem delil yetersizliği hallerini hem de kanundan doğan kovuşturma engellerini kapsar:
- Yetersiz Delil Durumu: İddia edilen suçun işlendiğine dair yeterli ve inandırıcı delil bulunmaması, takipsizlik kararının en yaygın sebebidir. Savcı, toplanan delillerle şüphelinin suçu işlediğini ispat edemiyorsa kamu davası açmaz. Örneğin, yalnızca ihbar veya şüphe ile somut kanıt elde edilememişse veya deliller suçlamayı desteklemeye yetmiyorsa dosya kapatılır.
- Şikâyet Olmaması (Şikayet Şartının Gerçekleşmemesi): Bazı suçlar şikâyete tabidir, yani mağdurun şikâyeti olmadıkça soruşturma yapılamaz. Eğer suçtan zarar gören kişi kanunda öngörülen 6 aylık şikâyet süresi içinde şikâyetçi olmazsa veya soruşturma sırasında şikâyetinden vazgeçerse, kovuşturma imkânı ortadan kalkar. Bu durumda savcı, “şikayet yokluğu nedeniyle kovuşturma olanağı bulunmadığından” takipsizlik kararı vermek zorundadır. Örneğin, mağdur şikâyetçi olmadığı için hukuki süreç başlayamaz ve dosya kapanır.
- Zamanaşımı (Dava Zamanaşımı Süresinin Dolması): Ceza hukukunda her suç için belirli bir dava zamanaşımı süresi vardır. Eğer suç işlendiği tarihten itibaren kanunda belirtilen süre geçmiş ve bu süre içinde dava açılmamışsa, artık kovuşturma yapılamaz. Savcı, soruşturma aşamasında zamanaşımının dolduğunu tespit ederse takipsizlik kararı verir. Örneğin, cezası 5 yıla kadar hapis cezası olan bir suçta 8 yıl geçtikten sonra şüpheli yakalansa bile, 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu için kovuşturma yapılamaz ve takipsizlik verilir.
- Mağdur ile Failin Uzlaşması: Uzlaşma kurumuna tabi suçlarda, şüpheli ile mağdur arasında anlaşma sağlanırsa kovuşturma konusu ortadan kalkabilir. Özellikle uzlaştırma kapsamında ele alınan hafif suçlarda, failin zararı gidermesi ve mağdurun rızasıyla dosya uzlaşmayla sonuçlanır. Başarılı bir uzlaşma görüşmesi neticesinde savcı, genellikle soruşturmayı takipsizlik kararıyla sonlandırır. (Uzlaşma sağlanamazsa normal süreç devam eder.)
- Etkin Pişmanlık veya Cezasızlık Halleri: Bazı durumlarda kanun, failin belirli koşulları sağlaması halinde cezadan muaf tutulmasına veya cezanın kaldırılmasına izin verir. CMK m.171 uyarınca, “cezayı ortadan kaldıran şahsî sebep veya etkin pişmanlık hükümlerinin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verebilir”. Örneğin, etkin pişmanlık gösteren bir fail (suç ortaklarını ifşa etme, zararı karşılama vb. durumlarda) veya kanunun özel olarak cezalandırılmamasını öngördüğü bir durumda savcı takdir yetkisini kullanarak dava açmayabilir. Bu da takipsizlik kararı verilmesiyle sonuçlanır.
- Önödeme ve Diğer Özel Durumlar: Türk Ceza Kanunu, bazı hafif suçlarda önödeme adı verilen bir imkân tanır (TCK m.75). Yalnızca adli para cezasını gerektiren veya 3 aydan az hapis gerektiren suçlarda, şüphelinin soruşturma giderleriyle birlikte kanunda belirtilen tutarı ödemesi halinde kamu davası açılmaz. Bu durumda da savcı, ödeme gerçekleştiği için takipsizlik kararı verir. Benzer şekilde, genel af ilan edilmesi halinde de artık kovuşturma imkânı kalmadığından savcının soruşturmayı takipsizlik ile sonlandırması gerekir. Yine, şüphelinin ölümü halinde ceza sorumluluğu düşeceği için soruşturma sona erdirilir ve takipsizlik kararı düzenlenir.
- Cezai Ehliyetin Bulunmaması: Şüphelinin işlediği fiilden dolayı cezai sorumluluğunun olmaması durumunda da kovuşturma olanağı yoktur. Örneğin, yaşı çok küçük (TCK m.31 gereği 12 yaşından küçük çocuklar cezai ehliyete sahip değildir) veya akıl sağlığı yerinde olmadığı için fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayamayacak durumda olan kişiler hakkında ceza davası açılamaz. Bu gibi hallerde de savcı, kovuşturma şartları olmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermelidir.
Yukarıdaki durumlar, takipsizlik kararının verilebileceği başlıca hâlleri özetlemektedir. Her olayın şartları farklı olabileceğinden, savcı eldeki bilgi ve belgelere dayanarak objektif bir değerlendirme yapar. Sonuç olarak yeterli şüphe yoksa veya kanunen dava açılamazsa takipsizlik kararı ile dosya kapanır.
Ancak takipsizlik, şüphelinin “suçsuz olduğu” anlamına gelmez – sadece o aşamada suçun ispatlanamadığı veya yargılama yolunun kapalı olduğu anlamına gelir. Şüpheli, ileride ortaya çıkabilecek yeni deliller veya şartlar değişirse (aşağıda açıklandığı gibi) yeniden soruşturmaya konu olabilir.
Takipsizlik Kararını Kim Verir ve Nasıl Alınır?
Takipsizlik kararı, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı tarafından verilir. Bir suç iddiası üzerine soruşturma evresibaşladığında, savcı suça ilişkin tüm delilleri toplar, tanıkların ifadelerini alır ve şüphelinin savunmasını değerlendirir.
Soruşturma sonunda savcı, ya iddianame düzenleyerek kamu davası açar ya da yeterli delil yoksa kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik) verir. Savcının bu kararı verme yetkisi ve koşulları CMK’da açıkça tanımlanmıştır.
Takipsizlik kararı genellikle yazılı bir karar formu şeklinde hazırlanır. Bu kararda, soruşturmayı yürüten savcılık makamı, kararın dayandığıhukuki nedenler ve ilgili kanun maddeleri belirtilir. Ayrıca karar metninde, ilgililerin itiraz hakkı, süresi ve mercii de gösterilir.
Savcı, takipsizlik kararını verdikten sonra bu kararı taraflara tebliğ eder: suçtan zarar görene (şikayetçi/mağdur) ve soruşturmada ifadesi alınmış ise şüpheliye yazılı olarak bildirir. Kararın tebliğiyle birlikte, artık soruşturma aşaması sona ermiştir ve dosya işlemden kaldırılır (kesinleşmediği sürece arşivde bekler).
Savcının Takdir Yetkisi: Kanun koyucu, bazı özel durumlarda savcıya kamu davası açmama konusunda takdir yetkisi tanımıştır. Özellikle yukarıda bahsedilen etkin pişmanlık, şahsi cezasızlık halleri veya önödeme gibi durumlarda, savcı her ne kadar yeterli delil olsa bile kanunun izin verdiği ölçüde dava açmayıp takipsizlik kararı verebilir. Bu, ceza adalet sisteminin esneklik mekanizmasıdır ve her olayın şartlarına uygun adil bir sonuç alınmasına hizmet eder.
Örneğin, mağdurun zararının giderildiği ufak bir olayda kamu yararı gereği dava açmamak toplumsal barışı daha iyi sağlayabilir. Ancak takdir yetkisi dışındaki durumlarda (mesela delil yetersizliği veya yasal imkânsızlık) savcı takipsizlik vermek zorundadır – bu bir tercih değil, hukuki yükümlülüktür.
Takipsizlik Kararına İtiraz Hakkı
Takipsizlik kararına karşı, suçtan zarar gören tarafın (mağdur veya müşteki) itiraz hakkı bulunmaktadır. Hukuk sistemimizde bu itiraz yolu, kararın haksız veya erken verildiğini düşünen şikayetçilere bir yargısal denetim imkânı sunar.
CMK m.173’e göre: “Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren savcının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.”.
❖ İtiraz Süresi ve Merci: Mağdur, takipsizlik kararının tebliğinden itibaren 15 gün içinde yetkili Sulh Ceza Hâkimliği’ne bir dilekçeyle başvurarak itirazını sunmalıdır. Bu 15 günlük süre hak düşürücü süre niteliğindedir; süresi geçtikten sonra itiraz hakkı kaybedilir.
Şüpheli lehine olan takipsizlik kararına itiraz edemez, zira bu karar zaten onun aleyhine bir sonuç doğurmamıştır (şüpheli, dava açılmaması kararından memnun olduğu için itiraz etmesine gerek yoktur ve hukuken de böyle bir yolu yoktur). İtiraz hakkı sadece şikayetçi tarafa tanınmıştır.
İtiraz dilekçesinde, soruşturmaya konu olayda neden kamu davası açılması gerektiği somut olgular ve varsa yeni delillerle anlatılır. Bu bir nevi savcının kararına karşı yapılan yargısal bir denetim talebidir.
❖ İtirazın İncelenmesi: Sulh Ceza Hakimi, itiraz üzerine dosya üzerinden inceleme yapar (genellikle duruşma yapılmaz). Hakim dosyadaki mevcut delilleri yeniden değerlendirir ve gerekirse savcılıktan soruşturmanın genişletilmesini (ek delil toplanmasını) talep edebilir. İtiraz incelemesi sonunda Sulh Ceza Hâkimliği iki türlü karar verebilir:
- İtirazın Kabulü: Hakim, savcının takipsizlik kararını yerinde bulmaz ve itirazı haklı görürse, bu durumda takipsizlik kararı kaldırılır. Sulh Ceza Hakimi, savcıya iddianame düzenleyerek davayı açması talimatını verir. Bu karar sonucunda savcılık, ilgili suç hakkında kamu davasını başlatmak zorundadır (yani soruşturma kovuşturma evresine geçer).
- İtirazın Reddi: Hakim, dosyadaki delillerin yetersiz olduğu veya savcının kararının hukuka uygun olduğunu değerlendirirse itirazı reddeder ve takipsizlik kararını onaylar. Bu durumda itiraz eden (mağdur) yargılama giderlerine mahkûm edilir (cüz’i bir masraf). İtirazın reddedilmesiyle birlikte takipsizlik kararı kesinleşir. Artık aynı konu hakkında normal koşullarda yeniden kamu davası açılamaz. Sulh Ceza Hakimliği’nin bu itiraz üzerine verdiği karar kesindir; yani bu karara karşı başka bir kanun yoluna (istinaf/temyiz) gidilemez.
❖ Kararın Kesinleşmesi: Takipsizlik kararı, eğer itiraz edilmezse 15 günlük sürenin bitimiyle; itiraz edilip reddedilirse ret kararının tebliği ile hukuken kesinleşir. Kesinleşen takipsizlik kararı, aynı zamanda soruşturmanın da tamamen kapandığı anlamına gelir. Bu aşamadan sonra artık savcılıkça dosya işlemden kaldırılarak arşivlenir. İtiraz mercii olan sulh ceza hakimliğinin kararı da nihai olduğundan, mağdurun iç hukuk yolları tükenmiş olur. (Mağdur isterse, temel haklarının ihlâl edildiğini düşünüyorsa Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma yoluna gidebilir; ancak bu, takipsizlik kararını doğrudan kaldırmaz, hak ihlâli tespiti ile yeniden yargılama yaptırabilir.)
Yeni Delil Ortaya Çıkarsa Takipsizlik Kararı Yeniden Değerlendirilebilir mi?
Kesinleşen bir takipsizlik kararına rağmen, ceza hukuku sistemi yeni delil ortaya çıkması olasılığını da göz önünde bulundurur. CMK m.172/2 bu durumu düzenler: “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.”. Bu hükümden hareketle:
- Yeni Delil Bulunması: Kesinleşmiş takipsizlik kararından sonra olayla ilgili yeni, yeterli ve önceki delillerden bağımsız bir delil elde edilirse, dosya yeniden açılabilir. Örneğin, yıllar sonra ortaya çıkan bir video kaydı, tanık ifadesi veya maddi bir kanıt bu kapsamdadır.
- Mahkeme İzni: Yeni delilin gerçekten yeterli şüphe oluşturup oluşturmadığına Sulh Ceza Hakimliği karar verir. Savcılık, bulunan yeni deliller ışığında soruşturmanın yeniden açılmasını talep eder. Sulh ceza hakimi de eğer yeni delili makul görürse, takipsizlik kararını kaldırarak soruşturmanın devamına izin verir. Bu izin üzerine savcı tekrar soruşturma yapabilir ve yeterli görülürse kamu davası açabilir.
- AİHM Kararı Durumu: Ayrıca CMK m.172/3’e göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kesinleşmiş takipsizlik kararının etkin soruşturma yapılmadan verildiğine hükmederse veya dostane çözümle başvuru düşerse, kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde talep edilirse yeniden soruşturma açılır. Bu özel durumda da dosya tekrar ele alınabilir.
Yukarıdaki hükümler, takipsizlik kararının mutlak bir dokunulmazlığa sahip olmadığını, ama ancak istisnai hallerde (yeni güçlü delillerle) yeniden soruşturma konusu olabileceğini gösterir. Aksi takdirde, aynı olay için keyfi şekilde yeniden soruşturma açılması engellenerek kişilerin hukuki güvenliği korunmuştur.
Takipsizlik Kararının Sonuçları Nelerdir?
Takipsizlik kararı verildiğinde, bu kararın şüpheli, mağdur ve kamu otoriteleri açısından çeşitli sonuçları vardır:
- Şüpheli İçin Sonuçları: Takipsizlik kararıyla birlikte şüpheli hakkında ceza yargılaması yapılmayacağı için, kişi “şüpheli” sıfatından kurtulur. Soruşturma dosyası kapanır ve kişi hakkında dava açılmadığı için herhangi bir mahkûmiyet kararı söz konusu olmaz. Bu durum şüphelinin adli sicil kaydına (sabıka kaydı) işlenmez. Yani takipsizlik almış bir kişi, adli sicil belgesi aldığında bu olay görünmez; çünkü ortada hükümlülük doğuran bir mahkeme kararı yoktur. (Soruşturma kayıtları UYAP gibi iç sistemlerde arşivlenebilir, fakat sabıka kaydına yansımaz.) Şüpheli hakkında soruşturma sırasında uygulanan tutuklama, adli kontrol, yurtdışı yasağı gibi koruma tedbirleri varsa, takipsizlik ile birlikte bu tedbirler derhal kaldırılır. Şüpheli, özgürlüğüne ve haklarına getirilen kısıtlamalardan kurtulur.
- Mağdur/Şikayetçi İçin Sonuçları: Mağdur, savcının takipsizlik kararına karşı kanunen öngörülen itiraz hakkını (15 gün içinde sulh ceza hakimliğine başvuru) kullanabilir. Eğer mağdur itiraz etmez veya itiraz reddedilirse, mağdur açısından dosya kapanmış olur. Bu durumda mağdur artık aynı fiil için ceza davası yoluyla bir sonuç alamaz. Ancak takipsizlik kararı kesinleştikten sonra, eğer ortada hukuka aykırı bir fiil varsa mağdurun özel hukuk yollarına (tazminat davası gibi) başvurma hakkı etkilenmez. Örneğin, ceza davası açılamasa bile mağdur, fail olduğunu düşündüğü kişiye karşı hukuk mahkemesinde maddi/manevi tazminat davası açabilir. Takipsizlik kararı ceza yargılamasını sona erdirir, fakat fiilden zarar görenin özel hukuk taleplerini engellemez.
- Kamu Otoriteleri ve Kayıtlar: Takipsizlik kararı, adli istatistiklere geçer ancak kişi hakkında bir mahkûmiyet kaydı oluşturmaz. Emniyet veya adli arşiv kayıtlarında soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandığı bilgisi bulunabilir, ancak bu kayıtlar kişinin kamu haklarını kısıtlayan bir sabıka niteliği taşımaz. Örneğin, kamu görevine atanma süreçlerinde güvenlik soruşturmalarında takipsizlik kararı görülebilir, fakat bu tek başına engel teşkil etmez; çünkü kişi hüküm giymemiştir. Yine de, güvenlik soruşturmasını yapan idareler bazen takipsizlik kararına konu olmuş bir soruşturmayı detaylı inceleyebilirler (özellikle kamuya personel alımında, kişinin geçmişi taranırken). Ancak hukuken bakıldığında, takipsizlik kararı kişinin masumiyetine gölge düşüren bir kayıt değildir.
- Tazminat Hakları: Eğer şüpheli, soruşturma sırasında tutuklama, gözaltı, arama gibi koruma tedbirlerine maruz kalmış ve sonunda takipsizlik almışsa, devletten tazminat talep etme hakkı doğabilir. CMK m.141, haksız yere özgürlüğü kısıtlanan kişilere tazminat ödenmesini düzenler. Özellikle “soruşturma sırasında tutuklanıp da hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen” kişiler, devlet aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açabilirler. Örneğin, bir kişi iftira sonucu tutuklanmış ve aylar sonra delil yetersizliğinden serbest bırakılmışsa, takipsizlik kararının kesinleşmesinin ardından 3 ay içinde tazminat talebinde bulunabilir. Ancak sırf soruşturmada şüpheli olarak yer almak tek başına tazminat hakkı vermez; somut bir zararın olması gerekir. Bu tazminat hakkı, ceza yargılamasında bireylerin haksız işlemlere karşı korunması amacıyla getirilmiştir.
Takipsizlik Kararı ile Beraat Kararı Arasındaki Farklar
Sıklıkla takipsizlik ile beraat kavramları karıştırılabilir, ancak ikisi farklı aşamalara ve anlamlara sahiptir. Aşağıdaki tabloda bu farklar temel yönleriyle karşılaştırılmıştır:
Kriter | Takipsizlik Kararı (KYOK) | Beraat Kararı |
Kararı Veren | Savcı (Cumhuriyet Savcısı), soruşturma aşamasında verir. | Mahkeme (hâkim veya heyet), yargılama sonunda verir. |
Verildiği Aşama | Soruşturma evresi sonunda (dava açılmadan önce). | Kovuşturma evresi sonunda (dava görülüp bittikten sonra). |
Kararın Anlamı | Yeterli şüphe oluşturacak delil olmadığı veya dava açmanın mümkün olmadığı tespit edilmiştir; bu yüzden yargılama yapılmaz. Suç isnadı yargı önüne taşınmaz. | Sanığın suçlu olmadığı mahkemece hükme bağlanmıştır. Yargılama yapılmış ve sonunda sanığın suç işlemediği veya suçu sabit olmadığı karara bağlanmıştır. |
Hukuki Yol (İtiraz/Temyiz) | Mağdur, 15 gün içinde sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir; itiraz kararı kesindir (daha yüksek mahkemeye gidilemez). | Taraflar (savcı veya sanık) istinaf mahkemesine, gerekirse Yargıtay’a temyiz başvurusu yapabilir; beraat kararı yüksek yargıda bozulabilir veya onanabilir. |
Sonuç ve Etki | Şüpheli hakkında dava açılmadığı için cezai yaptırım uygulanmaz. Adli siciline işleme olmaz; kişi hukuken masum konumdadır ancak yargılama yapılmadığı için resmi bir aklanma kararı da yoktur. | Sanık yargılama sonunda aklanmıştır; suçsuzluğu mahkeme kararıyla tescillenmiştir. Adli siciline mahkûmiyet girmez (beraat kararları sicile işlenmez). Gerekirse uğradığı kısıtlamalar için tazminat isteyebilir. |
Bu farklar ışığında, takipsizlik kararı aslında bir davanın hiç açılmamış olması durumudur; beraat ise açılmış bir davanın sanık lehine sonuçlanmasıdır. Her iki durumda da kişinin sabıka kaydı oluşmaz ve özgürlüğü kısıtlanmaz. Ancak beraatte kişinin suçsuzluğu mahkeme tarafından hükme bağlandığı için psikolojik ve toplumsal etkisi takipsizlikten farklı olabilir.
Takipsizlikte kişi hiç yargılanmadığından, kamuoyu nezdinde bazen “şüpheler kaldı” algısı olabiliyorken, beraatte yargı açıkça akladığı için daha kesin bir temizlik sağlar. Yine de hukuk tekniği açısından bakıldığında, her iki durumda da kişi masum sayılır ve cezai sorumluluğu yoktur.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Takipsizlik kararı ile “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” aynı şey midir?
Evet. “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” ifadesi, takipsizlik kararının resmi adıdır. Halk arasında kısaca takipsizlik kararı denir. İkisi arasında hiçbir fark yoktur; her ikisi de savcının soruşturma sonunda dava açılmaması yönündeki kararını ifade eder. Kanun metinlerinde KYOK (kovuşturmaya yer olmadığı kararı) kısaltmasıyla geçer, uygulamada takipsizlik olarak anılır.
Takipsizlik kararı ne zaman ve hangi aşamada verilir?
Takipsizlik kararı, soruşturma evresi sonunda verilir. Yani savcı, iddia konusu olayı inceledikten ve tüm delilleri topladıktan sonra dava açıp açmamaya karar verir. Eğer dava açmama yönünde karar verirse, bu karar takipsizlik kararıdır. Bu aşamada henüz mahkeme süreci (kovuşturma) başlamamıştır. Savcı iddianame düzenlediği anda kovuşturma aşaması başlar; takipsizlikte ise iddianame düzenlenmez, dolayısıyla dava hiç açılmaz.
Takipsizlik kararına kimler itiraz edebilir?
Takipsizlik kararına yalnızca suçtan zarar gören taraf (mağdur veya şikâyetçi) itiraz edebilir. Şüphelinin takipsizlik kararına itiraz hakkı bulunmaz çünkü karar zaten şüphelinin lehinedir. Mağdur, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hâkimliğine itiraz dilekçesi verebilir. İtiraz üzerine sulh ceza hakimi kararı gözden geçirir ve gerekli görürse dava açılmasına karar verilebilir. Şüpheli ise dava açılmadığı için itiraz merciine başvuramaz.
Takipsizlik kararı kesin midir?
Takipsizlik kararı, itiraz edilmediği takdirde 15 gün sonunda kesinleşir. Eğer itiraz edilirse ve Sulh Ceza Hakimliği itirazı reddederse, ret kararıyla birlikte kesinleşmiş olur. Sulh Ceza Hakimliği’nin itiraz üzerine verdiği karar kesindir; buna karşı başka bir temyiz yolu yoktur. Yani takipsizlik kararı, ya itiraz süresi geçirilerek ya da itiraz reddiyle kesin nihai halini alır. Kesinleşen takipsizlik kararından sonra, normal koşullarda aynı fiil için tekrar dava açılamaz (yeni delil ortaya çıkması hali dışında).
Takipsizlik kararı adli sicil kaydına (sabıka kaydına) geçer mi?
Hayır, takipsizlik kararı adli sicil kaydına işlenmez. Sabıka kaydı, yalnızca kesinleşmiş mahkeme cezalarını içerir. Takipsizlikte ortada bir mahkeme kararı ve mahkûmiyet olmadığından, kişinin adli sicil belgesinde bu karara dair bir bilgi yer almaz. Ancak güvenlik soruşturması gibi ayrıntılı taramalarda, kişinin geçmişte bir soruşturmaya konu olup takipsizlik aldığı görülebilir; bu idari bir kayıt olarak kalır. Resmî sabıka kaydında ise takipsizlik kararları gözükmez. Bu bakımdan takipsizlik alan kişi, adli sicil yönünden temiz kabul edilir.
Takipsizlik kararından sonra yeni delil çıkarsa ne olur?
Yeni ve önemli bir delil ortaya çıkarsa, savcılık dosyayı yeniden ele alabilir. CMK 172/2 gereğince, yeterli şüphe doğuracak yeni delil bulunursa savcı sulh ceza hakiminden izin alarak yeniden soruşturma açabilir. Sulh ceza hakimi, yeni delilin davayı haklı çıkaracak önemde olduğuna kanaat getirirse takipsizlik kararı kaldırılır ve soruşturma devam eder. Bu durumda, süreç başa dönmüş gibi savcı tekrar delilleri değerlendirir ve uygun görürse kamu davası açar. Yeni delil yoksa veya bulunan şeyler mevcut durumu değiştirmiyorsa, takipsizlik kararı kesin hükmünü korur.
“Ek takipsizlik kararı” nedir?
Ek takipsizlik kararı, bir soruşturma dosyasında birden fazla şüpheli veya birden fazla suç bulunduğunda kullanılan bir terimdir. Örneğin, aynı soruşturmada birden fazla kişi şüpheliyse veya birden fazla suç için inceleme yapılıyorsa, savcı bazı şüpheliler veya suçlar için iddianame düzenlerken, diğerleri için takipsizlik kararı verebilir. Bu durumda dosyanın ilgili kısmı için ek takipsizlik kararı düzenlenmiş olur.
Ek takipsizlik, ilk verilen karara ek olarak sonradan verilen bir kovuşturmaya yer olmadığı kararıdır. Hukuken etkisi normal takipsizlik ile aynıdır: Karar tebliğ edilir ve 15 gün içinde itiraz edilebilir, itiraz edilmezse kesinleşir. Sadece, dosyanın bir kısmı kovuşturmaya giderken kalan kısmının kapatıldığını ifade etmek için “ek” ibaresi kullanılır.
Takipsizlik kararı alan şüpheli tazminat alabilir mi?
Eğer şüpheli, soruşturma sırasında tutuklama, gözaltı, arama, mal varlığına el koyma gibi hak kısıtlayıcı işlemler yaşamışsa ve sonunda takipsizlik kararı ile hakkında dava açılmamışsa, devletten tazminat talep edebilir. Bu hak, CMK m.141’de düzenlenmiştir. Örneğin, haksız yere tutuklanıp sonradan serbest bırakılan biri, hem maddi kayıpları hem de manevi zararları için devlet hazinesine karşı dava açabilir.
Ancak kişi soruşturma sürecinde herhangi bir zarara uğramamışsa (sadece ifade verip serbest kalmışsa), salt takipsizlik kararı almış olması tazminat hakkı doğurmaz. Tazminat, uğranılan somut zararın tazmini içindir. Ayrıca, eğer ortada iftira veya haksız bir şikayet varsa, takipsizlik alan kişi, asılsız ihbarda bulunan kişiye karşı da (özel hukuk kapsamında) tazminat davası açabilir.
Takipsizlik kararı ile dava düşmesi (davanın düşmesi) aynı mı?
Kısmen benzer sonuçlar doğursa da farklı kavramlardır. Takipsizlik kararı, dava açılmadan önce verilen bir karar iken; davanın düşmesi, açılmış bir ceza davasının yargılama sırasında belirli nedenlerle sona ermesidir. Davanın düşmesi kararı, mahkeme tarafından verilir ve genellikle zamanaşımı dolması, genel af veya sanığın ölümü gibi nedenlerle olur. Örneğin, dava devam ederken sanık ölürse mahkeme düşme kararı verir; soruşturma aşamasında şüpheli ölürse savcı takipsizlik kararı verir. Her iki durumda da yargılama sonlanır, ancak biri soruşturma diğeri kovuşturma evresine aittir.
Sonuç
Takipsizlik kararı, ceza soruşturmasının savcı tarafından sonlandırılması anlamına gelen önemli bir hukuki müessesedir. Bu rehberde takipsizlik kararının ne olduğu, hangi şartlarda verildiği, sonuçlarının neler olduğu ve itiraz süreci detaylarıyla ele alınmıştır. Konuyla ilgili resmi mevzuat olan Ceza Muhakemesi Kanunu m.172 ve m.173’teki hükümler esas alınarak hazırlanmıştır. Eğer sizin de böyle bir karar ile karşılaşma durumunuz varsa, haklarınızı doğru kullanabilmek adına bir hukuk profesyoneline danışmanız önerilir.