Evlilik Birliği İçinde Özel Hayatın Gizliliğini İhlal
Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte kişisel verilere ulaşma kolaylığı oldukça artmıştır. Bunun sonucunda ise kişisel verilerin korunması konusu da daha çok gündeme gelmeye başlamıştır. Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içermektedir. Hukukumuz bu konudaki ihlallerin önüne geçmek için TCK Madde 134’de,
“(1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.(1)
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.” Hükmüyle Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu’na yer vermiştir.Bu maddede belirtilen suç, genel kasıtla işlenen bir suç olup failin, başkasının özel hayatına müdahale ettiğini bilmesi ve istemesi suçun oluşumu için yeterli olmaktadır.
Evlilik birliğinde ise; eşler arasında özel hayatın gizlilik hakkı, evlilikle ortadan kalkmamaktadır. Kişilerin evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme olanağına sahip olmaları, eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebilecekleri şeklinde yorumlanamaz. Ancak evlilik birliğinde yaşanan olayların tanıklarının genellikle sadece taraflar olması yaşanan olayların başka yollarla ispatını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle Yargıtay içtihatlarında birtakım istisnalara yer verilmiştir: Yargıtay 12. CD. 2019/4369 E,
“… Ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığından da söz edilemez…”
Sonuç olarak, taraflar bir daha kanıt elde etme imkanına sahip olmadığı ve söz konusu verileri konuyla ilgisiz 3. Kişilerle paylaşmadığı durumda eylemleri nedeniyle cezalandırılmayabilecektir.
Konuya İlişkin Yargıtay Kararları
– YARGITAY 12. Ceza Dairesi Esas: 2018 / 8075 “… sanığın, baldızı olan katılan ile yapmış olduğu yüz yüze konuşmayı kaydedip, eşine karşı açmış olduğu boşanma davasına delil olarak sunması eyleminde, boşanma davasındaki iddialarını ispatlama amacı taşıyan eyleminde hukuka aykırı olarak hareket etme bilinciyle davranmadığı anlaşılmıştır,…”
– YARGITAY 2. Hukuk Dairesi Esas: 2007/ 17220 “…Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekânı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek, eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz…”
Avukat Ahmet ALKAN | Alkan Hukuk Bürosu
Avukat | Hukuk Bürosu | Danışman